Aşk mı, Sevgi mi? Hangisi Önce Başlar?

Canım UPInfo okuyucularım içtenlikle merhaba,

Diyeceksiniz ki nereden çıktı bu aşk meşk işleri ya da sevgi mi aşk mı filan lakırdısı.

İnstagram üzerinden bir anket yaptım dün ve sordum ki: Hangisi ilk önce başlar? AŞK mı, SEVGİ mi? Çoğunluk AŞK diye cevap verdi. Sonra düşündüm biraz bunun üzerine. Sebep acaba öğrenilmiş çaresizlik miydi yoksa aşk ile sevgi arasındaki o ince çizgiyi farketmeye mi ihtiyaç vardı?

Günümüzde ikili ilişkilerde terörizm almış başını gidiyorken benim bu konuya sessiz kalmam pek olası değildi çünkü buradaki bakış açısı hayatımızın her alanını etkileyen, nasıl davrandığımızla baştan aşağı ilişkili bir konu. Hatta hayattaki duruşumuzda ikili ilişkilerimizdeki davranışlarımızı etkiliyor. Alışkanlıklarımız, hedeflerimiz, karakterimiz işte hepsinin aslında ikili ilişkilerdeki BİZ ile bağlantısı var. Hatta daha da ileri giderek söylemeliyim ki bir kişi ihtiyacı olup olmadığını düşünmeden alışveriş yapıyorsa, kendi bütçesini kontrol altında tutmuyorsa, bulunduğu noktadan 1 yıl sonra nerede olmak istediğine dair hiçbir fikri yoksa bu kişi henüz kendi hayatına bile sahip çıkamıyor diyebiliriz.

İşte bunun adına sahiplenme diyoruz. İkili ilişkilerdeki terör, tarafların birbirlerini sahiplenmemesiyle başlar aslına bakarsanız.

Bu asla birisi birisinin sahibidir ve onun her şeyine karışma, özel alanına saygı duymama anlamına gelmez. Sahiplenme ‘’eşlik etmek’’ demektir. İlişki iki kişiliktir ve siz hayatınızda birisi var diye düşünürken, size eşlik etsin diye onu hayatınıza almışken çoğu zaman soyut – somut anlamda yalnızsanız bu sahiplenilmediğinizin göstergesidir.

Terör sadece davranışlarda kendini göstermez yanısıra duygular ve sözlere de yansır. İşte bu noktada hangisi önce başlar sorusuna geri dönmenin zamanı gelmiş oluyor.

Elbette sevgi önce başlar, arkasından aşık olunur tabii tüketmenin söz konusu olmadığı her zihinde…Peki tüketimle ne ilgisi mi var? Önce aşk başlamış olsaydı, o vakit ‘’ilk görüşte aşk’’ denilen kavramın gerçek olduğuna inanmak gerekecekti. Elbette bunun bilimsel olarak kanıtlandığına rastlamak mümkün bazı kaynaklarda. Ancak şu bir gerçektir ki; hayatının her alanını sahiplenebilen, tüketmek yerine üretmenin sürekliliğiyle ilişkisini uzun yıllar canlı tutabileceğinin bilincinde olan kişiler bir zaman sonra sevdiğini söylediği kişinin karşısına geçip ‘’Evet, artık seni görünce eskisi gibi heyecan duymuyorum’’ ya da ‘’Artık sana aşık değilim ama seni seviyorum’’ hatta dahası suçlayarak ‘’Anlamıyorum, sen nasıl hala böyle heyecanlanabiliyorsun görüşeceğiz diye yada özlüyorsun?’’ gibi son derece farkındalık düzeyi düşük zihinde olmazlardı.

Değerli okuyucularım, bilinç düzeyi yüksek olunduğunda zaten sahiplenme duygusu ve beraberinde kendi özdeğerlerine sahip çıkma ve dolayısıyla kişisel gelişim, sağlık gibi konularda kendine özen gösterme de arkasından geliyor.

Hayatımda çok önemli yeri olan sevgili Tarık Akan ile ilgili bir anekdot paylaşarak yazıma son veriyorum. Kendisini her zaman Gülşen Bubikoğlu ile yakıştırırlarmış ve bir gün sormuşlar:

-Çok yakışıyordunuz…Ona aşık oldunuz mu?

–Salon filmlerini bırakınca Gülşen’le aynı filmlerde karşılaşmadım çünkü ondan bir köy kızı, Anadolu’nun yaşayan bir insanını yaratmak çok zor. Onun için her şey koptu. Aşık olsam da olmasam da bunu söylemem. Hem aşk hayatımı yazmak yakışmaz.

-Aşk o kadar güzel bir şeyken yazmak neden yakışmasın ki?…diye sormuşlar.

–Aşk sevginin bir üst basamağıdır. Sevmeden hiçbir şey güzel değildir. Sevmeyi fazlalaştırdığın zaman aşk başlar. Bir insanda sevgi ne kadar varsa o kadar mutlu yaşar dünyada.

Gerçek aşkla karşılaşabileceğiniz bir hayat yaşamanız dileğiyle.

Karşılıklı olsa da olmasa da…

Mutlu günlere,

AzerşinS