
TÜİK tarafından açıklanan işsizlik rakamlarına göre işsiz sayısı 88 bin kişi artarak 3 milyon 531 bin kişi oldu.
Görünen o ki, Türkiye’de istikrarlı şekilde büyüyen en büyük sektör İŞSİZLİK! Peki, bunun beyaz yakalı insanların hayatına etkisi nasıl oluyor? Elbette ki işten çıkarılmalar, şirket kapanışları, yeni iş arayışı, sürekli kariyer sitelerinde geçirilen saatler, yabancı bir numara gördüğü anda işini gücünü bırakarak ve içinde yeşeren körpe umudun kocaman dev bir ormana dönüşmesi hayaliyle cevaplanan telefonlar – tabii çalarsa –
Şimdi diyebilirsiniz ki, nereden geldik bu konuya. Aslına bakacak olursanız zaten hep bu konunun içindesiniz. Tabii çevresine duyarlı bir bireyseniz. Kendimi bildim bileli gerek iş, gerek sosyal hayatımda insanlarla güçlü ilişkileri olan, sürdürülebilir ilişkilerin sağlam temelli yani kalıcı dostluklara vesile olduğuna inanmışımdır. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve hayatın her alanında birbirine ihtiyaç duyabilir, duymalıdır da zaten. Bunun adı da destek olmak, birlikte büyümek, gelişmek, ilerlemektir. Tabii ben sosyalleştikçe edindiğim deneyimler arttı ve etki çevremde genişledi haliyle. Bunun da etrafımda birçok kişiye fayda sağlaması kaçınılmaz oldu ne mutlu bana. Sayısını hatırlayamadığım pek çok eş – dost, arkadaş, tanıdık vb. kişinin iş bulmasına vesile olmaktan hep mutluluk duymuşumdur.
Bu yazımı yazmamdaki sebep kendimi övmek değil elbette, aslına bakarsanız zamanımızda bunun ne kadar yapılmadığını farketmenin üzüntüsünü, iç döküşünü sizlerle paylaşmaktı hazır konu işsizlikten açılmışken. Bir yandan da Linkedin gibi platformlarda bu dayanışmanın halihazırda işlediğini görmek de bir hayli mutluluk verici. Sanırım tanımadığımız insanlara karşı sorumluluk hissetmediğimiz için daha verici olabiliyoruz. ‘’Nasılsa dönüp bana ne olduğunu sormaz’’ diye mi düşünülüyor acaba?
Gelgelelim işsizlik sektörü bu kadar büyüyünce İnsan Kaynakları’na talep de bir o kadar arttı malum ve ortaya çok enteresan iş görüşmesi hikayeleri çıkmaya başladı. İşte yazımın temel çıkış noktası aslında buna dayanıyor. Bakalım okurken size tanıdık gelecek mi?
Hikayemiz birkaç farklı lokasyonda konumlanmış bir hastanede geçiyor ve görüşmeye oldukça profesyonel bir telefon görüşmesiyle davet ediliyor, ardından İnsan Kaynakları’ndan detayları içeren bir mail ile bilgilendiriliyorsunuz. Görüşme günü tam zamanında mülakata davet edildiğiniz yerde oluyor ve İnsan Kaynakları’nın olduğu kata iniyorsunuz. Oldukça karmaşa dolu bir ortamda sizinle görüşecek kişinin görüşme yaptığını öğrenip, elinize tutuşturulan formu özenle doldurarak sıranızı bekliyorsunuz. İçeri davet edildiğinizde görüşmedeki ana fikrin başvuru yaptığınız pozisyon ve sizin bu konudaki bilgi, beceri ve deneyimleriniz olmasını bekliyorsunuz. Peki sizce ana fikir ne oluyor?
İsminiz…Evet bu size hiç ilginç gelmemiş olabilir, bana da öyle gelmedi çünkü kimsenin karşılaşmadığı bir isme sahipseniz konuşmanın başında samimiyet yakalamak adına bunlar çok normal bununla beraber tüm konuşmanın odak noktası bu ise o zaman mülakatı yapan kişinin yetkinliğinin sorgulanması gerekir. Devam eden dakikalarda görüşme daha eğlenceli bir hal alıyor. Farklı bir ülke vatandaşlığını alma, makyaj teknikleri konuşuluyor. İşin yapılma şekline dair toplam 1 dk. süren kısa bir bilgilendirme yapılıyor ve işe dair başka bir konuşma yada sorgulama söz konusu dahi olmuyor.
Bununla beraber kişinin eğitim veren kişiye şu an ne ile meşgulsünüz? sorusunu sorması ve elinde özgeçmiş örneğinin bulunmayışı aday hakkında herhangi bir ön hazırlık yapılmadığının apaçık göstergesi zaten. İşte o anda o bomba soru geliyor!
Çalışmaya başladığınızda online eğitimlere nasıl devam edeceksiniz?
Bu soru soruluyor çünkü aday şu anda kendi işine devam eden, eğitim ve danışmanlık yapan bir girişimci ve eğitimlerinin bazılarını online platforma yükleyeceğinden bahsetmiş. Mülakatı yapan ‘’İK Profesyoneli’’ bunun iş hayatına engel olmayacak, halihazırda tek seferlik bir iş olduğu bilgisine sahip değil, online eğitimin anlamını bilmiyor olabilir mi diye bir şüphe duyuluyor o anda…
Bu departmanlarda nasıl mülakat yapıldığının performans değerlendirme sistemi faklı şekilde yapılmalı. Bir kişiyi karşılarına alıp ‘’Evet, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?’’ diye soramamalılar. Bu insanın 23 yıllık iş hayatı olmuş dolu dolu, hangi birini anlatsın sana?
İnsan Kaynağı Profesyoneli’yim diyorsanız;
- Önce Yetkinlik Bazlı Mülakatı bilmelisiniz.
- Soru Sorma becerinizi geliştirmelisiniz.
- Karşınızdaki adayla ilgili ön hazırlık yapıp görüşmeye öyle çıkmalısınız.
- DEV cümlelerle ilan oluşturup, ‘’biz JUNIOR birini arıyorduk aslında’’ …dememelisiniz.
- Mülakata gelenden beklediğiniz gibi sizde ÖZ FARKINDALIK göstermelisiniz ki birbiriyle ilişkili soru sorabilmek için… ( Bu Yetkinlik Bazlı Mülakatta olmazsa olmazdır )
Bu konuya şimdilik bir virgül koyuyor ve,
İş arayışı olan herkesin doğru bir İK’cı ile karşılaşmasını diliyorum.
Mutlu günlere,
AzerşinS
0 responses on "Sohbete mi geldik mülakata mı..."