Bir Söz Bir Penceredir (ya da Bir Duvar)
Öylesine tutsak hissettiriyor ki sözlerin
Öylesine yargılanmış ve kucağındaki itilmişliğin
Çekip gitmeden önce mutlaka bilmeliyim,
Gerçekten bu mu söylemek istediğin
Savunmaya başlamadan sana kendimi
Dile gelmeden, acıyla ürküntüyle
Sözcükler bir duvar örmeden aramıza
Doğru mu duyduğum, bir daha söyle
Bir söz bazen bir penceredir bazen bir duvar
Tutsak da eder kişiyi özgür de…
Konuşur ve dinlerken ben, aydınlatsın sözcükler
Bırak aksın sevgi ışığım içimde
Pek çok şey var söylemen gereken
Ve onlar öyle önemli ki benim için
Anlatamazsam sözcüklerle derdimi eğer
Özgürleşmeme yardım eder misin
Seni kırdığımı hissediyorsan eğer
Umursamadığımı düşünüyorsan
Sözlerimin arasında duymaya çalış
Paylaştığımız o duyguları ikimizin
Ruth Bebermeyer
Çoğu zaman içimizdeki şiddeti kabul etmeyiz çünkü bu konuda cahiliz. Şiddet barındıran biri olmadığımızı varsayarız çünkü bizim için şiddet kavga, cinayet, dayak, savaş demektir ve bunlar da normal insanlar tarafından yapılmaz. Bunu anlamanın yolu her akşam o gün olanları, deneyimlediğiniz herşeyi okuduklarınızı gördüklerinizi ve başkalarına yaptıklarınızı analiz etmekten ve bunları, eğer şiddetin yer aldığı durumlarda fiziksel güç kullanılmışsa ”fiziksel”başlığı altına yada duygusal acı veren türde bir şiddetse ”pasif” başlığı altına yerleştirmekten geçiyor. Bu çalışmaya da ”şiddetin soyağacı” çalışması deniyor.
Şimdi gelelim böyle bir yazıyı neden yazma ihtiyacı hissettiğime…
Aslına bakarsanız bir eğitimci ve yıllarını çağrı merkezi, satış, ekip yönetimi dolayısıyla insana odaklanmaya adamış bir kişi olarak en fazla gözlem yaptığım konu elbette hep ne oldu? Elbette iletişim 🙂
Bu haftayı iletişim’den yana seçmem ise bayram olmasından kaynaklanıyor. Çünkü bayramlar artık günümüzde ne yazık ki en fazla ”tatil” anlamını taşıyor. Oysa ki ”gönülden verme” fırsatını bize sunan en nadide zamanlarımız.
Olmazsa olmaz kural şu; gerçekten olmak istediğiniz yerde ve olmak istediğiniz kişilerle olun !
İşte o zaman iletişimin en şiddetsiz olanını doğal olarak kurduğunuzu farkedeceksiniz ve bakın ne kadar mutlusunuz.
Dünyada görmeyi arzu ettiğimiz değişimin kendisi olmazsak değişim hiçbir zaman gerçekleşmez. Hepimiz maalesef önce diğer kişinin değişmesini bekliyoruz.
Şiddetsizlik, bize hükmeden olumsuz davranışları farkedip yerine olumlu davranışların kazınması ile ilgilidir. İnsanoğlu bencildir ve güdülenir. Bu işten çıkarım ne olacak? Bu bakış açısıyla homojen bir aile hatta toplum yaratılamaz elbette. Düşünün ki, bir kriz anında bir araya gelip vatanseverliğimizi göstermek için bayrak açmak yada sadece sorun olduğunda birbirine destek olan aile bireyleri olup sonrasında ortadan kaybolmak önemli değildir; çünkü barış korku temelleri üzerine inşa edilemez.
Şiddetsizlik, içimizdeki olumluluğun ortaya çıkmasına izin vermektir. Hep öyle olma halidir, gerektiğinde değil. Düşünce şeklimizi etkileyen bencillik, nefret, önyargı, açgözlülük, kuşku ve saldırganlık yerine bırakalım sevgi, saygı, anlayış, takdir, şefkat, değer verme hakimiyeti olsun üzerimizde. ”Bu dünya acımasızsa sende acımasız olmalısın” düşüncesinden hızla uzaklaşmanızı salık vermek isterim.
Dünya, biz ona ne anlam yüklersek odur. Biz acımasız diyorsak davranışlarımızla biz öyle yaptığımız içindir. Biz değişirsek dünya değişir. Kendimizi değiştirmek, dilimizi ve dolayısıyla iletişim yöntemlerimizi değiştirmekle başlar.
Kelimelerin gücünü anlatan bu video;
2010 Cannes Film Festivali’nde En İyi Kısa Film Ödülü Almıştı
https://www.youtube.com/watch?v=I_Mm_Bvexfs
Tabii ki bir anda olmayabilir. Teknikleri, uygulamaları yaptıkça davranışa dönüşecek ve şefkat dolu bir dünya yaratmamız açısından bu çok önemli bir adım olacak.
Mutlu bayramlar sevdiklerinizle,
AzerşinS
0 responses on "Şiddetsiz iletişimin özü...Gönülden vermek"